Diyarbakır şehri farklı dönemlerde farklı isimlerle anılmıştır. M.Ö 200'de Amidi Asur hükümdarı Adad-Nirari'ye ait bir kılıç kabzasında şehrin adı "Amid" ya da "Amidi" olarak geçmektedir. Roma ve Bizans kaynaklarında şehrin adı "Amid, O'mid, Emit, Amide" şeklinde adlandırıldığı görülmektedir. 11. yüzyılda yöreye gelen Türkmenler şehirdeki yapılarda kullanılan siyah renkli taşlardan dolayı şehre "Kara Amid" demişlerdir. Arap egemenliği sırasında "diyār" (ديار) ve "Bekr" (بکر) isimleri ile Diyâr-i Bekr olarak kayıtlara geçmiştir. "Diyar-ı bekr" daha sonraları "Diyarbekir"; Osmanlı'nın son yıllarına kadar daha çok bir bölge adı olarak kullanılmıştır. Ancak merkez için kullanılan Amid isminin kullanımının özellikle Diyar-ı Bekr'in (Diyarbekir) 1867 yılında vilayet oluşu sonrası yavaş yavaş terk edildiği, bütün bölgeyi nitelemesinin yanında merkez sancak için de (Diyar-ı Bekr) Diyarbekir adının kullanıldığı görülmektedir.
Diyarbekir’in "Diyarbakır" oluşuna dair çalışmalar, 7 Kasım 1937 tarihinde Atatürk'ün trenle Diyarbakır'dan Elazığ'a geçtiği gece yapılan bir dil tartışmasının ardından, Türk Dil Kurumu'na gönderilen bir telgrafla başlamış, yapılan çalışmalar sonucu, şehrin adı, Diyarbakır olarak değiştirilmiştir.
Diyarbakır İlimiz, Neden Peygamberler ve Sahabeler Şehri Unvanına layıktır?
İsimleri Kuran’da geçen 27 peygamberden ikisinin yan yana defnedildiği tek yer Diyarbakır ilimizdir. Bu peygamberler Zülkifl ve Elyasa (a.s.) Peygamberlerdir. Bu peygamberlerin kabirleri Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde 2 dağın arasında bulunmaktadır. 1995 yılında, (Dicle Barajı’nın suları altında kalacağı için) 3 bin küsur yıllık bu peygamberlerin kabirlerini açmak ve naaşlarını başka bir yere nakil etmek için karar alındı. Bu saye de bu peygamberlerin kabirleri sular altında kalmayacaktı.
9 kişilik heyet peygamberlerin mübarek kabirlerini nakil ederken, 3 bin yıllık peygamber naaşlarının çürümediğini de bu sayede görmüş olacaktı…
Zülkifl ve Elyesa Aleyhisselam peygamberlerinin naaşlarının böyle mucizevî bir şekilde müşahede edilmeleri ve dünyada bir ilk olmaları bakımından ve nadir rastlanan bir hadise olması bakımından önemlidir. Molla Ömer Kalkan, Molla Mahmut Lâçin, Müftü Ekrem Abbasioğlu bu naaşları gören kişilerden birkaçıdır.
Ayrıca Diyarbakır merkezde 27 şehit sahabenin bir arada yattığı, Hazreti Süleyman Camisi mevcuttur. Bütün bu özellikleri üst üste koyduğumuzda Diyarbakır, Mekke-i Mükereme ve Mescidi Aksa ve Mescidi Nebevi'den sonra, İslam âlemi için, 4. mukaddes şehir olma özelliğine sahiptir.
Mevlana Halid-i Bağdadi eserinde, Diyarbakır da, ayakların basamayacağı kadar şehit sahabeden bahseder. Mevlana Halid 'şühedadan ayak basacak yer bulamadım' demektedir. 27 sahabenin ismi ise salnameden alınmıştır. İyaz bin Ganem komutasındaki ordu 27 Mayıs 638'de şehri fethetmiştir. İlk etapta 40 şehit verilmiş olup, 27'si Hz. Süleyman isimli bölgede defin edilmiştir. 13 şehit, şehrin farklı yerlerinde şehit olmuştur. Örneğin Mirisyap Hazretleri Sahat bin Vakkas gibi Iyaz bin Ganem Sultan Sasa'ya 500 sahabe yardımcı vererek başka yerlere gazaya devam etmiştir. Yani Diyarbakır'da ayrıca 500 sahabe daha bulunduğu düşünülmektedir. Bu durumda Diyarbakır'da 541 sahabe yatıyor demektir. Ancak bu rakam asgari bir rakamdır. Mevlana Halid Bağdadi'nin Farsça yazılı divanında geçen yukarıdaki ifadeyi göz önüne alırsak, Hz. Süleyman (r.a.) mevkiinde 27 sahabe değil ayakların basamayacağı kadar şehit cümlesine uygun olarak, yüzlerce sahabe anlamı çıkar. Buna Sultan Sasa ve 500 sahabeyi de katarsak yaklaşık 700-1000 arası bir şehit sahabe anlamı ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca Diyarbakır da yatan sahabe isimlerinden, Diyarbakır salnamelerinde, Sultan Sasa Arakein-i Mazenderi hazretleri de vardır.
Hz. Süleyman Camiinde bulunan kitabede zikredilen 27 sahabenin isimleri şöyledir:
Süleyman b. Halid (r.a.),
Rıdvan (r.a.),
Mes'ud (r.a.),
Beşir (r.a.),
Hamza (r.a.),
Amr (r.a.),
Şu'be (r.a.),
Sabit (r.a.),
Zeyd (r.a.),
Zeyd (r.a.),
Halid (r.a.),
Halid (r.a.),
Nu'man (r.a.),
Muhammed (r.a.),
Muhammed (r.a.),
Abdullah (r.a.),
Abdullah (r.a.),
Abdullah (r.a.),
Hasan (r.a.),
Hasan (r.a.),
Ka'b-i Zişan (r.a.),
Fudayl (r.a.),
Malik (r.a.),
Fahr (r.a.),
Ebu'l-Hamd (r.a.),
Ebu Nasr (r.a.),
Muğire. (r.a.)
***
Diyarbakır’ın Eğil İlçesi’nde türbelerin olduğu yerde, iki peygamber yatmaktadır.
Eğil de türbelerin olduğu yerde ikisi peygamber, biri peygamber kâtibi olmak üzere ziyaret edilen üç mekân bulunmaktadır. Ayrıca ilçe girişine Nebi Helak Hazretleri yatmaktadır
Hz.Elyesa ve Zülküfl peygamber Eğil’in tepesinde Kunak mevkiinde Nebi Hz. Zünün vardır. Ancak Enbiya süresi 87.ayette Yunus peygamberin diğer adının Zünun (balık sahibi) olduğu ifade edilmektedir.
Bu durumda Eğil’de kesin olarak 2 resul ve 2 nebi vardır. Ancak yukarıda belirtilen isimleri nebi olarak sayanlar da vardır.
Elyesa Aleyhisselâm
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. İlyas (aleyhisselâm)’dan dan sonra peygamber olarak gönderilmiş ve Musa (aleyhisselâm)’ın dinini yaymakla vazifelendirilmişti. Elyessa Aleyhisselam’ın ismi Kur'ân-ı Kerîmde bildirilmiştir.
Allah’u Teâlâ Kur'ân-ı Kerimde mealen buyurdu ki:
(Yâ Muhammed!) İsmâil'i hayırlılardan idiler. (Sad sûresi:48)
Genç iken İlyas (aleyhisselâm)’ın duasıyla hastalıktan kurtulan Elyesa (aleyhisselâm) Kisâî’dir.
Önemli bir anekdot, ‘Eğil Asurluların kenti olup, Elyesa Peygamberin mezarının burada bulunması da kronolojik olarak uygunluk arz etmektedir.’
Hz. Elyesah MÖ.1200 yıllarında yaşadığına göre Nebi Harun MÖ.800 aynı zamanda bunlar bölgeye geldikleri zaman bölgede Asurlular, Akadlar ve Babilliler ile güneyde eski medeniyetler hüküm sürüyordu.(Nusret Aydıniyarbakır-Eğil hükümdarları tarihi. s:45)
Elyesa (a.s.)' ın ismi Kur'an'da iki defa geçmekte (el-En'âm 19). İslâm kaynakları ondan Elyesa' b. Uhtûb ismiyle bahsederler.
Hz. İlyâs'tan sonra İsrailoğullarının ıslahı ile meşgul olan hak dini tebliğ görevini var gücüyle yerine getirmeye çalışmasına rağmen İsrâiloğulları günden güne azıtıyorlardı.
Tevhîd düşüncesini yerleştirdikten sonra ruhunun alınmasını niyaz eden Elyesa (a.s.)' ın bu duası kabul olundu ve o yerine halef olarak Zü'l-Kifl (a.s.)'ı bırakarak vefat etti. (Ahmet ÖNKAL’ın Çalışma Kitabından)
Hz. ZÜLKIFL Aleyhisselam
Kur'ân-ı Azimuşşan’da adi geçen peygamberlerden biridir. Kur'ân-ı Kerim’de, iki yerde kendisinden bahsedilmektedir. Ayette geçen "Zülkifl" adı değil lakabıdır ve "nasip ve kısmet sahibi" anlamına gelir. Fakat burada dünyevî zenginliği değil israilogullarının esareti sırasında peygamber tayin edilen ve vazifesini Habur Irmağı yakınlarında bir bölgede yapan Hereksel olduğunu iddia etmişlerdir. Âlimlerin bir kısmı da, onun Eyyub (a.s)'in kendisinden sonra peygamber olan Bisr adındaki oğlu olduğunu söylemişlerdir. Fakat bu görüşlerin hiç biri kesinlik derecesine sahip değildir.
Zülkifil Nebi (a.s) hangi asırda yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir. Asurlar döneminde hüküm sürdüğü tarih kaynaklarından anlaşılmaktadır. Ergani’den başka Eğil’de de makamı bulunmaktadır. Irakta Kifl ilçesinde makamı vardır.
Kur’an-ı Kerim’de iki yerde Zülkifil adı geçmektedir. Birincisi enbiya 85 , “Zülküfil ’ide an hepsi hayırlı olanlardandır.”
Zülkifil adı “ Büyük pay ve nasibe sahip kılınmış” manasındadır. Cenabı-ı Allâh kendisine hem peygamberlik hem de devlet yönetimini nasip etmiştir. Nesefi Rh. O’ nun İlyas (a.s) veya Zekeriya (a.s) ya da Yuşa b. Nuh (a.s) olabileceği yönünde açıklamada bulunmuştur. Alusi Rh. Yüce Allah’ın Hz. Eyüp (a.s)’dan dan sonra oğlu Şeref (bazılarına göre Beşir)’i peygamber olarak göndermiş ve ona Zülkifil adını verdiğini belirtiyor. Celaleyn’de katliamdan kaçarak kendisine sığınan yüz peygambere kefil olduğu için bu adı aldığı yazılıdır. Başka bir rivayete göre Hilar düzlüğünde yapılan savaşta esir düşen taraftarlarına hayatı pahasına kefil olduğundan Zülkifil adını almıştır. Şa’rani Rh. Savaşa giden zamanın peygamberine vekâlet ettiğinden bu adı aldığını belirtiyor. İbni kesir Rh. Bu peygamberin Elyasa (a.s) olduğunu kaydetmiştir. Bir rivayete göre Zülkifil (a.s) Elyasa (a.s)’ın amcası oğlu idi. 95 yıl yaşadığı zikredilir…
Elyasa (a.s) bir gün kavminden ileri gelenlere hitaben “kim gecesini ibadetle gündüzünü halkın işlerini görmek için devlet başkanlığı da yaptı.”diyor.
Elyasa (a.s)’ın vefatından sonra peygamberlik görevi kendisine verildi. Kendi adına hak din olan İslâm’a yaptığı çağrı ve mücadelesi sonucunda putlara tapan Ken‘anileri Tevrat’a iman etmelerini sağladı. Ümmeti için yönetim merkezi olarak Ergani’yi seçti Suriye ve Filistin’i idaresi altına aldı. Ameli ve sevabı Peygamberlik görevi ve devlet adamı vasfından dolayı iki kat idi. (F.Razi)
Zülkifil Nebi (a.s) makamını 400 yıl önce yapıldığı 1936 ‘da türbe ve mescidi birinci genel müfettişliğinin emri ile yıktırıldı ayrıca Uzun Hasan’ın hediye ettiği Şamdanların bir kısmının Diyarbakır vakıflar idaresince İstanbul’a gönderildiği bir kısmının ise kaybolduğu söylenmektedir. (Ş. Beysanoğlu)
Diyarbakır’ın 1958 yılından sonra türbe ve mescitleri zaman zaman onarılarak, bölümler eklenerek şimdiki durumuna getirilmiştir.
Enuş Aleyhisselam
Ergani Çay önünde Hz. Âdem’in torunu Hz.Şit'in oğlu Hz Anuş (Enuş) yatmaktadır. Ancak Anuş (a.s) Zülkifl peygamberin oğlu Anuş olduğu da söylenmektedir. Ancak peygamberliği kesindir. Tarihin en eski mekânlarından olan ve arkeolojik önemi yüksek olan bir yerde hem inanç hem de arkeoloji turizmi güzellik arz etmektedir… Bu konular Diyarbakır salnamelerinde geçmektedir.(Ayrıca Bkz:2000'e beş kala Diyarbakır. s:383-384) Türbedeki taşın üzerinde ‘Yerd bini Mehlailb. Şit b.Âdem’ yazılıdır. (Diyarbakır valiliği İl Yıllığı 1967 s.:332) Anuş Peygamberin bulunduğu Otluca köyünün bitişiğinde eski ismiyle Kikan mağaraları bulunmaktadır. Görüntü itibariyle buraya 1 kmötedeki Hilar Mağaralarında normal vatandaş yaşarken Kikan Mağaralarında elit tabaka ve idareciler kalmaktaydı. Burada mağaralar da imalathaneler bulunmaktadır. Bölge ciddi bir şekilde altın arayıcılarının tacizi altında kalmıştır… Korunmaya muhtaçtır...
İlk insanın yaşadığı bu mekânda ilk peygamberlerden Hz. Âdem’in torunu Anuş peygamberin yaşaması kronolojik olarak önemli bir uygunluk arz etmektedir. Bir söylem olarak da Ergani’nin Hz. Yunus tarafından yapıldığı söylemi de arkeolojik açıdan da önemli bir hususiyeti ortaya koymaktadır. Hillar Mağaraları Ergani’nin 7 km. güneybatısındadır. Kayalıklardaki belli başlı kalıntılar kayalığın güneydoğu kesimindeki en yüksek tepede akropol İran üslubunda figürler mevcuttur. Ergani çok eski bir şehir olup kuruluş tarihi belli değildir. Yunus Peygamberin kurduğu rivayet edilir. İlçeye 6 kmuzaklıkta bulunan Hilar Şehri harabelerinde yapılan bir kazıda (1964-Bajargeran tepesi) M.Ö.7000 yılına varan kalıntılar çıkmıştır. Buna dayanarak Ergani’nin 9000 yıllık bir tarihinin olduğunu söyleyebiliriz. Hilar Köyü Harabeleri ile adını dünyaya duyurmuş, Polonyalı gezgin Simeon buradan “Mucize Yaratan Eski Bir Mabet” diye bahseder.
Sit (aleyhisselam) Adem (aleyhisselam)’dan sonra gönderilen-ikinci- peygamberdir. Âdem (aleyhisselam)’ın oğludur. Babası vefat edince kendisine peygamberlik ve ayrıca 50 suhuf kitap verildi. Sit (aleyhisselam) vefat etmeden önce, yerine oğlu Anüs’ü halife tayin etti. Enus peygamber Hz.Şit'in en sevdiği çocuğu idi. Hz.Enus, Hz.Şit 105 yaşında iken doğmuştur. Annesi ise Hazura hanımdır. Hz.Enuş Na'me isimli hanımla evlenmişti. (Kısas-ı Enbiya. c:1.Ahmet Cemil Akıncı)
Enuş vefat edeceği sırada bütün oğulları için bereket duası yaptı. Habil’in katili Kabil de onun zamanında öldürülmüştür. Enuş peygamber vefat ettiğinde Enuş’un oğulları ve oğullarının oğulları Kaynan Mettu Şelah ile kadınları ve onların oğulları toplanıp Enuş Aleyhisselam’ın cenaze namazını kıldılar.
Peygamberler ve Sahabeler Şehri Diyarbakır |
|
|
|
|