Ölümün acısı, kavuşmanın lezzetini gölgede bırakıyor burada kalanlar için. Anne rahmine düşerken nişanlanmışlardı ölümle oraya gidenler. Ruhlarını teslim ettikleri anı düğün bilirler. Bitmiştir artık onlar için nişanlılık süresi. Kavuşmuşlardır hakiki sevgiliye düğün gecesi.
Her ölüm hadisesine muhatap olanlar böyle midir? Zannımca kimin sevgilisi ne ise ölüm onu ona kavuşturuverir.
Niyetim, mutlak hakikat olan ölümü anlatmak değil. Öleni ya da ölenleri zikretmektir.
İşte böyle bir hüzünle başladık 2018 senesine. İki alim, sevgilisine kavuştu birbiri ardınca. Ruhları öte tarafı muştuladı. İkisi de hakikatin aşığı tarikatın maşukuydu. Şeriatın bir hakikati için binlerce elem çektiler. Sünnet-i seniyeden asla taviz vermediler. Onlar ümmetin yüz akı, bu toprakların bahtiyarlarından idiler. Yakın tarihimizin en trajik zamanlarını yaşadılar. Ehli imana sakin limanlardan biri oldular. Onların limanına demirleyenler gönül ehli oldu. Akıllarını çalıştırıp devrin fırtınasından salim kaldı.
***
Tarih 28 Ocak 2018. Ağrılı Nusret Kocabay Hocamızı 90 yaşında Hakk’auğurladık.
İman ve ibadetle geçen bir ömür. Sükutu tefekkür beyanı hikmet olan bir zat. Hakikati en üstte tutan bir ehl-i tarikat. İlmin derinliğini, kerametin zirvesine tercih eden bir ehli marifet.
Arapçasındaki derinlik, Kürtçesindeki genişlik ve Türkçesindeki tatlılık herkese o pınardan kana kana içme zemini hazırlamıştı. Susmayı konuşmaya tercih ederdi. Konuşunca da herkesi hayran bırakırdı. Yüzündeki beyazlık ve sakalındaki ihtişam davasının kayyum değerlerindendi. O, Allah dostlarının en nazik ve nezih olanlarından biriydi.
Molla Nusret, tarikatın tepelerinde ve en yüksek yerlerinde dolaşmıştı. Ama hakikatin dizinin dibinde kendine yer edinmişti. Herkes ondan razıydı. Çünkü onun amelinde rıza-i ilahi vardı. Tenkitten çok takdiri tercih ederdi. Hele ilim talebeleri onun en çok methettikleriydi.
Ferdasını kitap doldururdu. Sürekli Kur’an-ı Kerim ile meşgul olurdu. Tefsirlerden derinlemesine bahsederdi. Risale-i Nur onun hayatının dönüm noktası oluverdi. Medrese ilmindeki derinliğini tevazuyla göstermezdi. Tarikattaki istikameti ise kendisinin takva elbisesiydi. Müspet ilimlerde ve marifette derin olan Şener Dilek hocamız, onun en çok sevdiklerindendi. Beraber dalınca marifet deryasına, saatlerce doyulmazdı onların ilmi ikramına.
Ağrı’dan yayılan bu doğru İslamiyet ve İslamiyet’e layık doğru halin güzelliği, bütün Anadolu’ya sirayet etti. Hocamız, Müslümanların sevgilisiydi. Halinde ittihadın öncülüğü vardı her zaman. Bu hali bütün İslami hareketler tarafından takdir edilirdi el’an.
Azametli ve heybetliydi Hocam. Azametinde Hz. Ebubekir efendimizin sıddıkiyeti vardı. Heybetiyle sanki Hz. Ömer efendimiz gibi adaletin temsilcisiydi. Dinleme makamında iken Hz. Osman efendimizin edebi sirayet ederdi haline. İlmi müzakerelerde ve marifet derslerinin mütalaasında söz kendisine verilince sanki Hz. Ali efendimizin ruhaniyeti tecelli ederdi.
Ey Nusret Hocam, Allah sizlerden razı olsun. Bu çileli dönemin en sağlam kalelerinden biri oldun. Sizi tanıyan her müslüman şahitlik eder o Muhammedi halinize. İster ki Rabbim sizin gibileri bu ümmette kıyamete kadar daim eyleye.
***
6 Şubat 2018 ise Nakşi tarikatının Halidi kolundan 99 yaşındaki Seyda Hüseyin El-Buti’nin vefat tarihidir.
Bir hafta önce ziyaret etmiştim kendisini. Ve şöyle demiştim etrafımdakilere. Ölüm meleği en nurani bir şekilde Seyda’nın yüzünde tebessüm ediyor sanki. Aradan bir hafta geçmedi ölüm haberi geldi.
Yıllardır tanırım onu. Abim talebesiydi. Ailem de hizmetkârı. Dedem ise himmet ve hürmetkârıydı senelerce. Şükürler olsun ki böyle bir aile ile müşerref olduk. Ne yazık ki kıymetlerini tam bilemedik.
Evet Seyda’yı üç kelimede özetlemek isterim: Edep ve vefa ve dahi sade yaşama en güzel değerini onda bulmuştu sanki.
O, edebin aslında ve esasındaydı daima. Hep kendini nakıs görür, başkalarını kamil bilirdi. Bu haliyle gönülleri fethederdi. En küçüğünden en büyüğüne kadar hürmette bulunurdu. Ayakta karşılar, ayakta uğurlardı. Az konuşurdu ama esaslı ve hikmetli konuşurdu. Dünya onun için edebin hem tecelli ettiği, hem de ortadan kalktığı yerdi.
Yüzünüze bakmazdı ve yüzüne fazla bakamazdınız. Sesini yükseltmez ama daima sözünü yükseltirdi. Edep ve erkanla girerdiniz huzuruna ve yine edep ve erkanla çıkardınız huzurundan. Duruş
|
|
|
|